9/C 219
ADNAN TURANİ HAKKINDA BİLGİ
1925'de İstanbul'da doğdu. Mezun olduktan sonra 1945 yılında yetenek sınavlarını kazanarak girdiği Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü1948 yılında bitirdi. 1959 yılında yurda döndüğünde Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde atölye öğretmenliğine başladı ve 1970 yılına kadar bu görevini sürdürdü. 1970'de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat ve Güzel Sanatlar Fakültelerinde de derslere girdi.1972 yılında Doktora ’ya başladığı Hacettepe Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar Enstitüsü koordinatörlüğünü de yürüttü. 1973 yılında Doktor unvanını alan sanatçı 1978’de Doçent oldu. 1986 yılına kadar Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde öğretim üyeliği görevinde bulundu. 1986 ile 1987 yıllarında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanlığı yapan Adnan Turani 1990 yılında emekli oldu. Adnan Turani’nin yüksek eğitim hocalığı sırasında bilimsel plastik sanatlar estetiği, sanat felsefesi ve sanat tarihi ve üzerinde hazırladığı yayınlanmış eserleri de bulunmaktadır.1990'dan bu yana çalışmalarını, yaşadığı kent olan Ankara’da sürdürmektedir.
İSLAM SANATI
İslam sanatı denilince akla Arabistan gelse de bu sanatın
yaratılmasında sadece Araplar pay sahibi olmamıştır. Bu inancın yayılmasına
katkı sağlayan, Araplardan başka Önasya, İran, Afganistan, Türkistan ve bütün
Kuzey Orta Afrika ülkeleri büyük çaba harcamıştır. Yani birçok değişik
halkların birleşip ortaya çıkarttıkları kültür “İslam ülkeleri sanatı” adını
alır.
İslam mimarisinin ana konusu camidir. Fakat İslam
ülkelerinde yalnız bu motif bile çok çeşitli biçimlendirilecektir. Bir Arap
Camii ile bir İran Camii, aynı fonksiyona sahip oldukları halde, biçim
bakımından ayrı kompozisyonlarla yapılmıştır. Türk Camii formunun da aynı
gelişimi gösterdiği saptanmıştır. Bir mimariyi biçim ve inşa etme bakımından
etkiliyken öğeler arasında, iklim ve coğrafi durum da vardır. İklim kuşağının
aşıldığı yerlerde Arap-İslam mimarlık eserlerinin derhal değiştiği görülür.
Yapıtlarında Tanrı’nın her yerde ve mekânız olduğu
görüşünü açıklar. Arap süslemeleri kadere boğun eğmiş bir monotonluk, keskin
hatlı bir matematiksel bir keskinlik içinde, İslam mistisizminin ölümsüz bir
şarkısı gibidir. Arap cami formu içindeki sütunlar, mekân öylesine parçalar ki,
burada bir mekân bütünlüğünden söz edilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder